Emeklilik Forumu
=> Daha kayıt olmadın mı?

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu BU HERKESE YARARLI FORUMU LÜTFEN FACEBOOK VE BENZERİ SOSYAL PLATFORMLARDA PAYLAŞMAK İÇİN BU BUTONA TIKLAYIN EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

Emeklilik Forumu - Ülke tanıtımını deniz, güneş ve kum üçlemesinden çıkarmalıyız

Burdasın:
Emeklilik Forumu => KÖŞE YAZILARI => Ülke tanıtımını deniz, güneş ve kum üçlemesinden çıkarmalıyız

<-Geri

 1 

Devam->


emeklilikhaber.com
(şimdiye kadar 327 posta)
01.09.2008 12:32 (UTC)[alıntı yap]
GÜNSELİ ÖZEN OCAKOĞLU

Ülke tanıtımını deniz, güneş ve kum üçlemesinden çıkarmalıyız

Yakın bir dostumuzun kızı Koç Üniversitesi`nde okuyor. Okul, öğrencilerini dünyaca ünlü üniversitelerin yaz okullarına iş idaresi, pazarlama gibi konularda eğitim almak üzere yönlendiriyor.

Bizim kızımız da bu yaz London School of Economics and Political Sciences`e gitti. Gitmişken yakın Avrupa şehirlerini gezdi. Döndüğünde Koç Üniversitesi`nde aldığı eğitime olan inancını belirtti. Özellikle altını çizerek de bize ve ülkemize haksızlık edildiğini söyledi. Aslında bunun temel sebebi, tarih, coğrafya, kültür ve değerler olarak sahip olduğumuz üstünlüklerimizi yeterince tanıtamamamız. Yakında Kültür ve Turizm Bakanlığı`nın açtığı bir konkurla Türkiye tanıtımını sahiplenecek ajans için seçim süreci başlayacak. Umarım ki bugüne değin sadece doğal güzellikler üzerinden belirlenen iletişim stratejilerinin yetersizliği görülür de deniz-güneş-kum üçlemesinden farklı bir mesajla potansiyel turiste ulaşılır. Çünkü bakanlığın 2007 faaliyetlerini gösteren kataloğa baktığımda gördüğüm bu üçlemenin hâlâ sürüp gittiği. Bir merakım daha var. Pekin Olimpiyatları`nda 1,4 milyon dolar mecra yatırımı yapılan çalışmanın sonucunun ne olduğu. Sahi sonuçları bilmek için bir araştırma yapılacak mı?


Yazının başına dönersek, yabancı hayranlığını bitirmenin yolu, gençleri kıyaslama yapabilecekleri yaşlarda yurtdışına göndermek ve stratejisi bu klasik üçlemenin dışına çıkan tanıtım çalışmalarına ağırlık vermek. İnanın bu yöntem kısa sürede çok etkili sonuçlar veriyor. Giden genç insanlar Türkiye sevdalısı olarak dönüp geliyor. Amacımız biraz da beyin göçünü durdurmak olmalı.


Malatya Pazarı`ndan Tivist olur mu?


Elbette olmaz, ama Malatya Pazarı dört yıl önce ürünlerini paketleyerek satma konusunda karar aldığında kendini ifade edecek marka olarak Tivist`i seçmiş. Peki neden? Çünkü Ege ve Güney Marmara`da yerleşik halk, leblebi ve çekirdeğe içinde taşıdığı eğlence unsurundan ötürü olsa gerek, doğaçlama yoluyla neşeli bir isim seçmiş: Tivist demiş. Markanın konumlama çalışmaları için dört yıl oldu deniyor ama ben henüz ürünü göremedim. Yeterince dağıtımı yapılmadığından olsa gerek. İstinye Park`taki o görkemli Malatya Pazarı tezgahına yanaşıp sadece merakımdan `Tivist var mı?` diye sordum. Yokmuş! Malatya Pazarı da tanıtımdaki eksikliğini fark etmiş olmalı ki reklam çalışmalarına başlamış. Malatya Pazarı gibi ağır bir ağabeyin yanında Tivist isminin nasıl konumlanacağına bir türlü aklım ermedi. Bekleyelim ve görelim, ama yeni bir reklamveren olarak Malatya Pazarı`na sektöre hoş geldiniz diyor, markanın, bol rakipli abur-cubur pazarından pay alabilmesi için iletişimine ara vermeden sürdürmesi gerektiğinin altını çiziyorum.


Otomobil denince aklınıza hangi markalar geliyor?


Otomotiv sektörünün ihracattaki payı 20,1. Bu payla toplam ihracat içinde ilk sırada yer alıyor. Ülkedeki otomotiv üretiminin insan kaynağı Türk, ama neredeyse yatırımın tamamı yabancı sermaye. Nielsen tarafından yapılan ankette, `otomobil satın alırken tercihlerinizi neler etkiliyor ve otomobil deyince hangi marka aklınıza geliyor` sorularına halkın verdiği cevaplar ilginç. Araştırmaya göre kadınlar otomobil alırken renge önem veriyormuş. Hatchback model arabaları kadınlarla bekârlar kullanıyormuş. Halkımıza göre Sedan, erkek ve aile arabasıymış. Eğer Sedan markalar yuvarlak hatlara sahipse modern bir izlenim oluşuyormuş. Aracın üretildiği ülke, kalite algısına referans olurken en çok güvenilen ülke Almanya imiş.


Peki, otomobil deyince ilk akla gelen hangi markalar olmuş: Yüzde 14,4 ile Renault, yüzde 8,3 ile BMW, yüzde 7,70 ile Mercedes ilk üç sırayı alırken, TOFAŞ/Fiat, Volkswagen ve Opel bunların ardından geliyor. 2007`de yapılan bu son araştırmada sonuçlar böyleyken, 1995`te yapılanın da sonuçları oldukça farklı. 1995`te yüzde 28,5 ile ilk sırada yer alan TOFAŞ/Fiat yıllar içinde bu konumunu yitirirken yine aynı yıl ikinci sırada olan Renault, pazarda daha fazla marka yer almasına rağmen algısını ve payını koruyarak birinciliğe çıkmış. Araştırmanın ilk yapıldığı 1995`te Audi, Honda, Peugeot, Toyota ve Volkswagen sıralamada görünmüyor. Birinci sıradaki Renault`nun ardından diğer markaların küçük farklarla ardı ardına sıralandığını da söylersek, hem çok sayıda markanın pazarda yer aldığını hem de pazarın ne kadar zor olduğunu görebiliriz. İşte bu nedenden ötürü çocuklara `ben büyüyünce hangi marka olacağım` dedirten en uçuğundan en klasiğine kadar mecralarda otomobil reklamından geçilmiyor.


Yabancı kültürlerin kapsama alanına girmek istemeyenlere


Geçen hafta başladığımız Türkçe derslerine devam niteliği taşıyan bir okur mesajına yer vermek istiyorum. Böylelikle de Türkçe konusundaki kaygılarımızı dile getirecek ortak bir platform oluşturmak istiyorum. Okurumuzun mesaj adresinden adının İsmail Haydar olduğunu varsayarak gönderdiği mesajın bir bölümünü sizlerle paylaşmak istiyorum: `Dilimizin yanlış kullanılması o kadar üzücü ki, tarifi imkânsız. Yazınızda bahsedilen `bekleme yapmayın` konusu bana göre en küçük kusur. İkisi de Türkçe olan bu kelimelerin yan yana kullanılması sadece dilbilgisi hatasıdır. O kadar. Peki, Türkçe olmayan `trend` sözcüğünün sanki Türkçeymiş gibi `i` hali ile kullanılmasına ne demeli? Sanki Türkçesi yokmuş gibi bolca kullanılan `rutin` için ne diyeceksiniz? TDK`nın `tutsat` olarak açıkladığı ipotekli satış sistemi için neden ısrarla ve inatla `mortgage` kullanılmakta? `Açıklamak, beyan etmek` gibi kullanılagelen, bilinen kelimeler yerine niçin `deklare`? Daha çok örnek var ama bunlar hemen aklıma gelenler. Sanki birileri Türkçe kullanmaktan utanıyor veya rahatsız oluyor ya da böyle yaparak sanki daha kültürlüymüş gibi bir hava oluşturmak istiyor. Daha da vahimi bunların TV, radyo ve yazılı basında kullanılması. Böylelikle insanlara dayatma (Türkçe bilmeyenler buna `empoze` derler) yapılarak bu sözcükler dilimize yerleştirilmeye çalışılıyor. Bayağı da başarılı oluyorlar!`


`Türkiye tanıtımını deniz-kum-güneş üçlemesinden çıkarmalıyız` başlıklı yazımda da değindiğim gibi yabancı hayranlığının somutlaştırdığı alanlardan birisi de dildir. Dilimize sahip çıkmakla başlayan süreç, kültür ve değerlere sahip çıkmakla süregider. Londra`ya ekonomi öğrenmeye gönderdiğimiz genç dostumun `Ülkemize yapılan bu haksızlığa karşı ne yapacağız?` sorusuna verdiğim cevabı bir kez daha yinelemek isterim: `Sağlam duracağız ve asla geri adım atmayacağız.`

2008-09-01 Zaman


Cevapla:

Nickin:

 Metin rengi:

 Metin büyüklüğü:
Tag leri kapat



Bütün konular: 1013
Bütün postalar: 1167
Bütün kullanıcılar: 86
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse crying smiley
 
Bugün 312 ziyaretçi (485 klik) izlenimi aldık. Copyright © 2009 www.emeklilikhaber.com
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol